Dua,
kulun yaratıcısına yönelmesi, aczini ve çaresizliğini idrak edip
sahibine sığınmasıdır. Yegâne kudret sahibinin Âlemlerin Rabbi olduğunun
şuuruna vararak halini ve ihtiyaçlarını ona arz etmesidir.
Hz. Peygamber s.a.v.’in ifadesiyle “İbadetin kendisidir.” (Tirmizî;
Ebu Davud). Çünkü dua ile kişi, ihtiyaçlarını teminde aczini idrak
etmiş, bunu ancak ve ancak her şeye kadir olan Yüce Yaratıcı’nın yerine
getireceğinin şuuruna varmış ve bu sebeple O’na sığınmış olmaktadır.
Nitekim ibadet de bundan başka bir şey değildir ve bu yönüyle “dua, ibadetin ta kendisi ve hatta özüdür.”
İşte bu yüzden Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyuruyor:
“Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir.
Allah’tan istenenlerden Allah’ın en çok sevdiği şey kendisinden afiyet
istenilmesidir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için
faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise dua etmeniz
gerekir.” (Tirmizî)
O’nun kudretine sığınmak
Allah katında bu kadar kıymetli, bu kadar önemli olan duadan Yüce
Yaratıcımız çok hoşnut olmakta, hatta kendisinden istemeyene gazap
etmektedir. Sevgili Peygamberimiz s.a.v. bu hususu da şöyle açıklıyor:
“Yüce Allah’ın fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden
istenilmesini sever. İbadetin en efdali de (dua edip darlıktan,
sıkıntıdan) kurtuluşu beklemektir.” (Tirmizî)
“Yüce Allah, kendisinden istemeyene gazap eder.” (Tirmizî; İbn Mace)
Allah’ın büyüklüğüne ve merhametinin yüceliğine bakınız ki, insanlar
kendilerinden istenilmesinden hoşlanmaz iken Allah kendisinden
istenilmesinden hoşlanmakta, hatta istenilmediğinde gazap etmektedir.
Sanki kullarına vermek ve onları affetmek için vesile aramaktadır. Aynı
şekilde insanlar, örneğin bir kişi doksan dokuz iyiliğe karşılık
hasbelkader bir kötülük işlese, o bir tek kötülük için doksan dokuz
iyiliği silebilmektedirler. Allah ise, doksan dokuz kötülük ve günahı
bir tek iyilikle kökünden silmekte ve affetmektedir.
Vermek istemese istemeyi vermezdi
Yüce Allah, kullarının kendisine dua etmelerini, duaya devam
etmelerini istediğine ve bundan hoşlandığına göre istediklerini verecek
demektir. Yoksa karşılığı olmayan bir şey yapmalarını istemek Allah’ın
rahmetine ve hikmetine uygun düşmeyecektir. Bunun için Yüce Allah,
Kur’an-ı Kerim’de kullarının kendisine dua etmelerini istemekte,
istediklerini kabul edeceğini de bildirmektedir:
“Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.” (Mümin, 60)
“Kullarım sana benden sorarsa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Dua
edenin, bana dua ettiği zaman duasına karşılık veririm. O halde onlar da
bana karşılık versinler (benim çağrıma uysunlar). Bana inansınlar ki
doğru yolu bulmuş olsunlar.” (Bakara, 186)
Yukarıdaki ayet ve hadislerden duanın mutlaka kabul edileceğini
anlıyoruz. Yani kulun Allah’a açılan eli kesinlikle boş dönmeyecektir.
Ancak burada anlaşılmakta güçlük çekilen nokta, bu kabul ve icabetin
nasıl olacağıdır. Bu hususu anlamak için de Yüce Allah’ın kitabına ve
Hz. Peygamber s.a.v.’in hadislerine müracaat etmeniz gerekiyor:
“(Allah) inanan ve iyi işler yapanların dualarını kabul eder, lütuf ve kereminden onlara daha fazlasını da verir.” (Şura, 26)
“Yeryüzünde masiyet (günah) veya sıla-i rahimi (akrabayla ilişkiyi) koparıcı olmamak şartıyla Allah’tan talepte bulunan bir müslüman yoktur ki, Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahını affetmek suretiyle icabet etmesin.” (Tirmizî)
“Acele etmediği sürece her birinizin duasına icabet olunur. Ancak
şöyle diyerek acele eden var: ‘Ben Rabbime dua ettim, duamı kabul
etmedi.’” (Buharî; Müslim; Tirmizî; Ebu Davud)
Duaya nasıl karşılık verilir?
İşte İslâm bilginlerinin adı geçen ayetler ve hadislerden
çıkardıkları sonuca göre kulun duasının kabul olması aşağıdaki
sonuçlardan biri ile olmaktadır:
Ya istediğine uygun olarak dünyada görülecek şekilde kabul olur ve istediğine aynen kavuşur,
Ya istediğinden daha iyisi kendisine verilir,
Ya ahirette verilmek üzere ertelenir,
Ya kendisine sevap ve mükâfat takdir edilir,
Ya günahları affedilir,
Ya da Allah katındaki derecesi yükseltilir.
Bunun için de Allah’tan istediğimiz şeyin, akraba ile ilişkiyi kesmek
gibi bir masiyet ve günah olmaması, Allah’ın rızasına uygun olması
gerekir. Bunun yanında, “Allah duamı kabul etmedi” diyerek duayı
bırakmamak lazımdır. Çünkü Allah ve Rasulü dualara mutlaka karşılık
verileceğini söylemektedir.
O halde Allah’a yaptığımız duayı, münacatı ve ilticayı hiçbir zaman
kesmeyelim. Çünkü Allah kulunun duasını asla ve asla geri çevirmiyor.
Allahım bizleri dua kapısını açtıklarından ve duaya, münacata, ilticaya devam edenlerden eylesin. Âmin.
Hidayet IŞIK / Semekand Dergisi |
Yorumlar