YÂR AĞYÂRSIZ, GÜL DİKENSİZ OLMAZ! Allah’ın aşkı ile mest olanların indinde kahır ile lûtfun arasında mesafe kalır mı? Yani her iki tecellî de onların indinde eşittir. Öyle ki cemâl ve celâl görünüşü, hakîkatte aynı nûrun ayrı ayrı şanla tezâhürü sayılmaz mı? Büyüklerden biri der ki: “Bu âlem halkı iki kısım olsa ve biri güzel kokular sürüp beni zevk ve rahata salsa; diğeri ise beni makaslarla kırpsa, bu iki fırka da nazarımda birdir.” Bir sarhoş bile içkinin verdiği mestlik hâli yüzünden, nerede olursa olsun, kaldığı ve yattığı yeri ayırt etme ve etrafı görecek göze sahip olmazsa, Allah aşıkları ki, sevginin rengine batmış ve boyanmışlardır, Sahip’ten gayrı bir şey nasıl görürler? Onlar, her hal ve karda memnun ve hoşnutturlar. Çünkü alış-veriş Dostla’dır. Başka neyin kıymeti abilir? Muhabbet tufanından gönül boyunlarına gerdanlık takmış olup aşk aleminin sıkıntısını çekenler şöyle der: “Kim ki sıkıntının karşılığını görürse, ondan kurtulmak istemez. Çünkü hâlis altın, ateş...
"Allah (c.c) yolunda en büyük sermaye iman ve sevgidir. Bir şeye inanmayan onu sevemez; sevemeyen, sevdiğine hizmet edemez. Bu yol, sevgiyle başlar, sabırla devam eder.Hak yolunda sabırsız yol alınmaz...Usulünce gidilmezse, hedefe varılmaz...."