Zikir nîmeti Hâk teâlâ hazretlerinin sevdiği kulları üzerine bahşetmiş olduğu en büyük nîmetidir, bunun fevkinde bir lütuf, ikram tasavvur edilemez. Zikir mühim bir aşk ve îman ölçüsüdür. Seven sevdiğini çok zikreder, ara vermeden gece gündüz, her saatte her anda zikreder anmadan yapamaz. Mecâzî sevgilerde bile böyledir. Züleyhâ validemizin, Hazret-i Yûsuf -aleyhisselam-’a karşı olan derin aşkını hepimiz biliriz. Saraydan çıkarıldığında yedi deve yükü tutan mücevherata sahipti. Ama o zinetler onu tatmin etmiyordu. Kim Yûsuf’dan bir haber getirse o baha yetmez mücevherlerden veriyordu. Öyle bir hâle gelmişti ki herşeyi Yûsuf diye görüyor, her sesi Yûsuf diye duyuyordu. Neyi varsa vere vere hepsini bitirdi. Buna rağmen Yûsuf’a olan aşkı arttı. Hayli zaman sonra Cenâb-ı Hakkın emri ile evlendiler, iki de yavruları oldu. Çok mesut idiler. Nihâyet Züleyhâ’nın mecâzî sevgisi aşk-ı ilâhîden nasibini aldı, kendisini Rabb'inin zikrine sevgisine o kadar vermiş idi ki, Allah’ta...
"Allah (c.c) yolunda en büyük sermaye iman ve sevgidir. Bir şeye inanmayan onu sevemez; sevemeyen, sevdiğine hizmet edemez. Bu yol, sevgiyle başlar, sabırla devam eder.Hak yolunda sabırsız yol alınmaz...Usulünce gidilmezse, hedefe varılmaz...."