İnsanoğlu dünyaya bir kere gelir. Kendisine takdir edilen müddet kadar yaşar. Sonra da ölüp dünya sahnesinden çekilir. Ölümle beraber dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkar. Ölümle başlayan bu ahiret yolculuğu, kabir hayatıyla devam eder; mahşer, sırat, mizan, hesap... derken cennet veya cehennem durağıyla son bulur. Son bulması, varılacak yerin belli olması bakımındandır. Yoksa cennet hayatı da cehennem hayatı da devamlıdır. Vakti gelince herkes ölüm şerbetini içecek. Şayet dünyada sonsuza kadar yaşamak takdir edilseydi, şüphesiz en başta peygamberler için söz konusu olurdu. Yüce Mevlâ, Efendimiz s.a.v.’in asla ölmeyeceğini ileri sürenlere veya O’nun vefatıyla sevinmeyi bekleyen müşriklere cevaben, ölümün herkese uğrayacağını, bu konuda kimseye ayrıcalık tanınmayacağını ve sonunda ilahî huzurda toplanılacağını şöyle haber verir: “Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen sanki onlar ebedî mi kalacaklar? Her nefs ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak siz...
"Allah (c.c) yolunda en büyük sermaye iman ve sevgidir. Bir şeye inanmayan onu sevemez; sevemeyen, sevdiğine hizmet edemez. Bu yol, sevgiyle başlar, sabırla devam eder.Hak yolunda sabırsız yol alınmaz...Usulünce gidilmezse, hedefe varılmaz...."