Ana içeriğe atla

İyi Arkadaş Kim?

Abdulmelik b. Ebcer şöyle anlatıyor: “Alkame Attarudi, ölümü yaklaşınca oğlunu yanına çağırarak şu tavsiyede bulunur: –”Canım oğlum! Eğer insanlarla arkadaşlık yapmak, onlarla beraber olmak durumunda kalırsan, kendisine hizmet ettiğinde seni himaye eden, bir sıkıntıya düştüğünde yardımcı olan ve sana iyilikte bulunan kimselerle arkadaşlık et. Yine senden bir iyilik gördüğünde onu kabul eden, senden bir kötülük gördüğünde de onu örten, herhangi bir şey talep ettiğinde veren, kendisiyle konuşmadığın vakit seninle konuşan, başına bir musibet geldiğinde üzülen, kendisine bir şey söylediğinde seni tasdik eden, bir işi yapmak istediğinde destek veren, kendisiyle tartıştığında senin görüşünü tercih eden güzel huylu kimselerle arkadaşlık yap.” 
Altın Silsile 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...