Ana içeriğe atla

Allah’ın Emirlerine Aykırı Bir İş Yaptığım Oldu mu ?

Halifesi Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri, Şah-ı Hazne’nin yanında ilim icazeti aldıktan sonra bir müddet daha tasavvufî terbiyeye devam etti. Henüz halife olmadığı sıralardaydı. Kendisi şunları anlatıyor:
“Şah-ı Hazne’nin ilk halifesi Molla İbrahim’in halife olduğu günlerdeydi. Şah-ı Hazne bana, ‘İbriği al ve benimle gel’ dedi. Ben de denileni yaptım. O önde ben arkada evleri geride bırakarak ilerledik. Neredeyse etrafımızda hiç ev kalmamıştı. Bana, ‘İbriği yere bırak’ dedi. İbriği bıraktım. Herhalde abdest alacak diye düşündüm. Birden her iki kolumu da sıkıca tutarak beni arkadan kucakladı ve şöyle dedi:
‘Allah’a yemin et! Vallahi billahi de! Sana soracağım soruya doğru cevap vereceğine söz ver, yemin et’ dedi. Ben de ne soracaksa doğru söyleyeceğime dair yemin ettim. Bana şöyle dedi:
‘Sen İslâmî ilimlerde icazetli bir âlimsin, söyle bana, bende İslâm’a muhalif bir uygulama oldu mu? Benim, Allah’ın emirlerine aykırı bir iş yaptığım oldu mu? Bak yemin ettin, doğruyu söyle’ dedi. Onun bu sözleri üzerine gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Hıçkırıklarla ağladım. Ne diyebilirdim ki? Tekrar o,
‘Yemin et, doğruyu söyle, Allah için benden gizleme, hak olarak ne biliyorsan onu söyle’ dedi. Ben,
‘Vallahi billahi senden Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına muhalif olan hiçbir uygulama görmedim. İslâm’a ters olan bir amele hiç şahit olmadım’ dedim.
Şah-ı Hazne benden aldığı bu cevap üzerine beni serbest bıraktı.”
(Allah Dostlarının Hayatlarından Menkıbeler Kıssalar, Semerkand Yayınları)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...