Ana içeriğe atla

Üç Aylara Girerken - Kürşat Salih YAMAN


İslâm dünyasının her şeye rağmen manevi lezzeti kana kana yudumladığı zaman dilimleri vardır ki, bunların en başında Üç Aylar gelir. İçerisine kutlu kandil gecelerinin serpiştirildiği mübarek Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Ve hamd olsun, güzeller güzeli o üç ay yine, bir kez daha doğmak üzeredir. 
Sevgili Peygamberimiz s.a.v.'in mübarek dualarıyla şereflenmiş olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, İslâm ümmetinin bir nebze olsun kendini bulduğu, manevi inşanın daha bir ivme kazandığı mümtaz vakitlerdir. Zira bu aylarda coşan ilâhi rahmet ve feyz deryası, müminlerin gönüllerini huzur ve sükûna gark eder. Yediden yetmişe bütün müslümanları kuşatan, kucaklayan ruhanî hava bütün toplumu arındırır, adeta bütün sene boyunca biriken kiri üzerinden silkeler, temizler. 

Ayrıca bu aylarda yapılan ibadet ve taat apayrı bir lezzet verir ruh dünyamıza. Şerefelerden yankılanan ezanlardan evimizde pişen yemeğe kadar, her şey daha bir farklıdır sanki. 
Efendimiz s.a.v.'in şu ifadeleri, bu aylara verilen önemi bakın nasıl ortaya koyuyor: 
“Recep Allah'ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” 
Denilmiştir ki: “Recep hürmet, Şaban hizmet, Ramazan ise nimet ayıdır.” Öyleyse Receb'e gereken hürmeti gösterip, Şaban'da hizmeti unutmamak, Ramazan'daki nimetlere ulaşmaya birer vesiledir. 
Bu noktada, bünyesinde nice rahmet rayihalarını barındıran bu değerli ayları içindeki kandillerle birlikte kısaca tanıyalım. 

Recep Ayı 
Arabî ayların yedincisi olan Recep, sözlükte; azametli, heybetli, tazim etmek gibi manalara gelir. Bu ay ayrıca “haram aylar” diye bilinen ve savaş yasağının bulunduğu dört aydan biridir ve İslâm kültüründe özel bir yeri vardır. İlk dönem tefsir bilginlerinden Katâde , şu sözleriyle bu ayın önemini anlatır. 
“Haram aylarda amel-i salih işlemenin ecri, diğer aylarda işlenenlere göre daha büyüktür. Her ne kadar diğer zaman ve durumlarda da zulüm işlemek büyük bir günah ise de, bu aylarda yapılan zulmün günahı daha büyüktür.” 
Receb'i “Allah'ın ayı” olarak nitelendiren Peygamberimiz s.a.v.'e bunun hikmeti sorulduğunda buyurmuştur ki: 
“Çünkü bu ayda özellikle mağfiret boldur. Bu ayda halkın kan dökmesine mani vardır. Bu ayda Allah Tealâ peygamberlerinin tevbelerini kabul buyurmuştur. Bu ayda peygamberlerini düşmanlarından korumuştur.” 
Bu kadar özel bir ayın, bünyesinde iki rahmet kandilini barındırmakta olduğu da unutulmamalıdır. Bunlardan biri Regaib Kandili'dir. Regaib , hediye, atiye, çok rağbet olunan şeyler, bol ihsan demektir. Regaib Kandili'nin vakti, Recep ayının ilk Perşembesini Cumaya bağlayan gecedir. 
Bu aydaki diğer mübarek gece de Miraç Kandili'dir. Sevgili Peygamberimiz s.a.v ., bu gecede Cenab -ı Hakk'ın huzuruna ruhen ve cismen yükselerek onunla vasıtasız bir şekilde tekellümde bulunmu ş, ebedi hayatımızı çok yakından ilgilendiren hediyelerle dönmüştür. Miraç Kandili'nin vakti, Recep ayının yirmi altısını yirmi yedisine bağlayan gecedir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...