Ana içeriğe atla

İyi Olup Fena Sayılmak

Günahlar içinde yolunu kaybetmiş olan bir kimseye Allah’ın yardımı yetişti, tövbe nasip oldu. O da dervişlere karıştı. O sohbetin etkisiyle ne kadar kötülükleri varsa iyiliğe döndü, nefsinin bütün arzularından vazgeçti. Fakat halkın dilinden bir türlü kurtulamadı. Onun doğru yola girip nefsini ıslah ettiğine bir türlü inanmıyorlar, hâlâ günahlar içinde bulunduğuna ve şimdiki iyi halinin bir gösterişten ibaret olduğuna inanıyorlardı.
Tövbeyle Allah’ın kahrından kurtulursun, fakat halkın dilinden asla kurtulmaya çare yoktur.
Halkın böyle dil uzatmasına tahammül edemedi ve durumu şeyhine söyledi. Şeyhi ağlayarak dedi ki: “Halkın senin hakkındaki düşüncelerinden daha iyi bir halde olduğun için ne kadar şükretsen azdır. Seni öldürmeye kalksalar ya da kötülüğünü dileseler de kötülük düşünenler beni kötülüyor, diye asla şikâyet etmeyesin. İyi olup fena sayılmak kötü olup da iyi görünmekten iyidir. Ama, gel, bir de beni gör. Herkesin, hakkımdaki düşüncesi son derece iyi olduğu halde ben o güzel düşüncelere lâyık bir halde değilim. Dediklerimi kendim yapmış olsaydım şimdi iyi halli bir zâhid olurdum. Gizli ve açık hallerimi Allah biliyorken dostlarımı ve komşularımı aldatmaya çalıştım. Komşular kusurlarımı bilmesin diyerek kendimi az çok sakladımsa da bu hareketin gizli ve açık her şeyi bilen Allah’a karşı faydası yoktur.” (*)
* Sa‘di Şîrâzî, Gülistan, 84-85.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...