Ana içeriğe atla

ENES BİN MALİK

Efendimiz (s.a.v) Medine'ye hicret ettiği zaman herkes onun bir ihtiyacını karşılamak ve ona hediye vermek için yarışıyordu.Ümmü Süleym Annemiz'in ise verebilecek değerli bir hediyesi yoktu ve bu yüzden çok üzülüyordu. "Allah

Rasulü'ne (s.a.v) çok güzel bir hediye vermeliyim" diyerek sahip olduğu en değerli şeyi, yani küçük oğlu Enes'i kolundan tuttuğu gibi doğruca Efendimiz' in (s.a.v) yanina koştu ve 
-"Ey, Allah'ın elçisi, Medine'de sana hediye veremeyen bir ben kaldım. Benim de şu oğlumdan başka değerli bir şeyim yok. Lütfen onu kabul buyur, size hizmet etsin" dedi.
Efendimiz bu içten ricayı kırmadı ve kabul etti. Böylece ilerde büyük bir muhaddis ve alim olacak olan "Enes bin Malik" için yeni bir hayat başlamış oldu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...