Ana içeriğe atla

Yolun İki Esası


Şeyh Muhammed Diyaüddin k.s., Silvan müftüsü Şeyh Abdurrahman’a cevaben yazdığı bir mektubunda, Nakşibendî yolunun iki esasını şöyle beyan buyurmuştur:
Birincisi, Allah’ın muhabbetidir ki, o hiçbir karşılığın kendisine bedel olmadığı bir şeydir. Nitekim Mevlâna Camî k.s. demiş ki: “Dünyada bir bedeli olmayan hiçbir şey yoktur. Fakat Allah aşkının menkıbesi bedelsizdir.” Çünkü o aşk kalpteki masiva (Allah’tan gayrisi) düşüncesini yakar, kalp mahbub olan Allah’tan başkasına razı olamaz. Kişinin imanı da ancak bu aşk ile tamam olur. Hazret-i Peygamber s.a.v.’e aşık olmak, kişinin Allah Tealâ’ya duyduğu muhabbete bağlı olduğundan, Rasulullah s.a.v., “Herhangi biriniz beni nefsinden, malından, evlatlarından daha çok sevmedikçe hakkıyla iman etmiş olamaz.” buyurmuştur. Öyle ise akıllı kimsenin, ebedi saadete kavuşmak için bu aşkı elde etmeye çalışması gerekir.
...........
Mümin Munis’in hazırladığı yazının devamı Semerkand Dergisi Nisan 2016 sayısında.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...