Ana içeriğe atla

~ Ne Yapmalı ?~




~ Ne Yapmalı ?~

Ebu Bekir el-Verrak’ın dediği gibi “Recep ayı ekini ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasat ayıdır.” (Letaifu’l-Mearif) Ramazan ayındaki bütün nimetlere ulaşabilmek için her zaman hazırlıklı olmak lazımdır. En azından haram aylarından olan ve Regaib ile Mirac gecelerini içerisinde bulunduran Recep ayını ganimet bilmek gerekir. Rasulullah (A.S.) Efendimizin şu duasını da dilimizden eksik etmemeye özen göstermeliyiz: “Allahım! Receb ve Şaban’ı bize bereketli kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel)
Kısacası şunu söylemek istiyoruz:
Eğer Receb ve Şaban aylarını iyi değerlendirir, tevbe kapısını aşındırırsak, Ramazan’da zirveye ulaşacak olan manevi ikramların muhatabı olabiliriz. Bunun için:
* Tevbeye sarılmalıyız. “Ben günde yetmiş sefer (bazı rivayetlerde yüz sefer) tevbe ederim” diyen rahmet Peygamberine (A.S.) uyarak tevbe etmeliyiz. Zifiri bir gecede, denizin karanlıklarındaki balığın karnından “Senden başka ilah yoktur; Seni tenzih ve tesbih ederim. Ben zalimlerden oldum.” (Enbiya/87) diyerek inleyen Yunus Peygamberin (A.S.)iniltilerine eşlik ederek tevbe etmeliyiz. Karşılaştığı olayları tevbe sebebi görüp, bütün bir ömrünü “Ya Rabbi! Ben pişmanım! Ya Rabbi ben pişmanım! Bütün yapmış olduğum günahlardan; keşke yapmasaydım. İnşaallah bir daha ben yapmayacağım.” yakarışları ile geçiren Allah dostlarının yollarına düşerek tevbe etmeliyiz. Alemlerin Rabbi karşısında hiçliklerini iliklerine kadar hisseden arifler meclisine kalbimizi bağlayarak, her gün kendimizi hesaba çekip temizlenmeye çalışmalıyız. Bunun için de devamlı Allah’ın yardımına sığınmalıyız.
* Beş vakit namazımızı, cemaatle kılmaya özen göstermeliyiz.
* Zikre yapışmalıyız. Vird edindiğimiz amelleri aksatmamaya çalışmalıyız.
* Sünnet olan oruçları gücümüz nisbetinde tutma gayretinde olmalıyız. Özellikle ayın ilk, orta ve son günleri veya pazartesi, perşembe günleri oruç tutma azminde olmalıyız.
* Sünnet olan namazlara, özellikle geceleyin kalkıp en az iki rekat teheccüt namazı kılmaya kendimizi alıştırmalıyız. Eğer Recep ayından itibaren bunu yapmaya çalışırsak, Ramazan ayında da inşaallah buna devam etmekte zorluk çekmeyiz.
* Kur’an okumaya, bir sayfa bile olsa her gün devam etmeliyiz.
* Sadaka ve diğer hayırlı işlerimizi artırarak sürdürmeliyiz.
* İmkanı olanlar için, Receb ayında umre yapmanın müstehab olduğunu bilmeliyiz.
Özetle bu hususlara dikkat ettiğimiz taktirde, Recep ayı ile başlayan ve Ramazan ayı ile zirveye ulaşan manevi iklimden doya doya faydalanırız inşaallah. Rabbimiz bizi, küçüklüğünü anlayıp kendisine yalvaranların arasına katsın! Çünkü O, Rasulüne şöyle seslendi: “Rasulüm de ki: Yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?!” (Furkan/77)

Mustafa NECM/Semerkand Dergisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...