Ana içeriğe atla

~Kanaat=Zanaat~

İhtiyaçtan fazlasına meyletme ki, sana galebe etmesin, sana bey olmasın! Kanaatten hiç kimse ölmemiş, hırsla da hiç kimse padişah olmamıştır. Her aç, nihayet bir yiyecek bulur. Devlet güneşi, elbette ona da vurur. Taneyi bırakan kuş, o hilesiz, düzensiz ovanın tanelerini yer, doyar. Ona kâni olduğu için kurtulur; hiçbir tuzağa düşmez; kolu, kanadı bağlanmaz. Kanaatten meydana gelen darlık, takvadandır. Bu, aşağılık kişilerin yokluğundan, darlığından apayrı bir şeydir. Pinti, bir habbe bulsa başını bile verir.

Hâlbuki temiz kişi, himmetiyle altın hazinesine bile bakmaz, onu terk edip gider. (...) Bir kanaat, yüzlerce tabak yemekten hayırlıdır. Harislerin göz testisi dolmaz; sedef, kanaatkâr olmadıkça (içi) inci ile dolmaz. Peygamber, kanaate hazine demiştir. Gizli hazineyi herkes, elde edebilir mi? “Bu kanaat daimî bir hazineden başka bir şey değildir.” Ey gönle gam ve elem veren, artık beyhude sözlere dalma! Sen kanaatten ne vakit canını nurlandırdın ki? Kanaatten ancak bir ad öğrendin. Sirke satmada kanaat yüzünden bal denizine gark olmuş binlerce can gör.

Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi (Mesneviden)

Yorumlar

siyah kuğu dedi ki…
Yüreğinize sağlık, hayırlı cumalar...
F.Zehra (2563) dedi ki…
Allah (cc) razı olsun sizinde beğenen gönlünüze sağlık...Dua ve muhabbetle..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Hubb-ı câh nedir?

Hubb-ı câh, şeytanın kalbe bulaştırdığı bu yedi hastalığın en masum görüneni, en sinsi ve hızlı büyüyeni, bu nedenle de galiba en tehlikelisi. Kabaca “makam sevgisi” diye çevrilen hubb-ı câh’taki “câh”, aslında “dünyevî menfaat, üstünlük ve itibar, insanların teveccühüne mahzar olmayı sağlayan şey” demektir. Böyle bir itibar genellikle idari, siyasi, ilmi bakımdan yüksek bir mevkide bulunmakla kazanıldığından, câh, zamanla “mevki, makam, rütbe” anlamına kullanılır olmuştur. Nitekim bazı kaynaklarda hubb-ı câh yerine, “yönetme, baş olma, liderlik tutkusu” anlamına gelen “hubb-ı riyâset” tabiri tercih edilir. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Tealâ ile meşgul olmak...