Ana içeriğe atla

Cennetin Kokusunu Bile Alamayacaklar !

Ebu Hureyre’nin Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemden rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: 
“Cehennem ehlinden iki sınıf var ki, henüz onları görmedim. (Biri) sığır kuyrukları gibi kamçılarla insanları dövenlerdir. Diğeri de, giyinik, fakat çıplak olan, salınarak veya kibirlenerek yürüyen, öteki kadınlara da kendileri gibi olmayı telkin eden ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. Onlar cennete girmeyecekler, onun kokusunu bile alamayacaklar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar ve şu kadar mesafeden hissedilir.” (Müslim: Cennet, 52)
Benzerlerine başka hadis kitaplarında da rastladığımız bu hadis-i şerifin Arapça aslı, çok özlü ve edebi olup, farklı şekillerde açıklanabilmektedir. Mesela “giyinik üryan kadınlar” diye tercüme edebileceğimiz “kasiyâtün ariyatün” ifadesi, özlü ve birçok manayı düşündürebilecek, edebi bir ifadedir. 
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin, bu kadınların halini, böyle özlü ve üstü kapalı bir ifade ile işaret edip bırakmış olması, sanki bu kadınların halini detaylıca tasvir etmekten bile hayâ ettiğini anlatır gibidir. Ayrıca bu kadınların biçim olarak tarif edilmemiş olması, bu ifadeyi, birçok manayı içinde barındırmaya da elverişli hale getirmektedir. 
Hadis i şerifi şerheden âlimler giyinik üryanlığın birkaç türünü örnek vermişlerdir. Mesela bu kadınların dış kıyafetleri ince kumaştan yapıldığı için beden hatlarını yeterince gizlemez. Veya kıyafet o kadar dardır ki, örtüyormuş gibi yaparak teşhir eder. Hatta o kadar cazip hale getirir ki olduğundan daha güzel gösterebilir. Bunlar giyinik üryanlığın ilk akla gelen örnekleridir. Ama başka türlü de olabilir. 
Mesela kıyafet ne şeffaftır, ne de incedir ama yine de örtünmenin maksadına hizmet etmez. Çünkü ziynetleri örtmesi için giyinilecek olan giysi, o kadar cazibeli olur ki, bizzat kendisi bir ziynet haline gelir. Tıpkı son zamanlarda düğünlerimizde gördüğümüz -güya tesettürlü- gelinlik, nişanlık ve abiye kıyafetler gibi…
Hatta sözde dış kıyafeti olarak satılan, enva-ı çeşit modelde dikilmiş, işlemeli kıyafet için de bunu söylemek pekâlâ mümkündür. Bu elbiseler rengiyle, ışıltısıyla, süslemeleriyle ve mahrem bölgelere işaret eden dikiş teknikleriyle o kadar dikkat çekmektedir ki, sanki onu giyen kişi, adeta “ben örtünmüş gibi yapıyorum ama esas arzum başka türlü” demiş olmaktadır. 
Hadis-i şerifte bu kadınların kıyafetleri dışında başka bir özelliklerine daha dikkat çekiliyor; yine birçok manaya yorumlanabilir, üstü kapalı sayılabilecek, özlü bir ifade ile… Hadisin devamındaki “Mümilâtün” ifadesini âlimler “başka kadınlara da, cazip bir edayla, salına salına yürümeyi telkin edenler” manasına geldiğini izah ederler. 
Hiç kuşkusuz tarih boyunca bu tarife uyan birçok kadınlar gelip geçmiştir. Günümüzde ise bu ifade ilk anda akla, podyumlardaki mankenlerin, kibirli ve havalı bir edayla yürümelerini akla getirmektedir. Ne yazık ki onların o kendilerini beğenmiş halleri, genç kızlara da örnek teşkil etmektedir. 
Onlar da caddelerde, meydanlarda, benzer şekilde dikkat çekici bir giyim kuşam içinde ve çalım satar gibi bir edayla yürümektedirler. Bu kızcağızlarını halini biraz inceleyen bir kişi şaşmadan edemez. Öyle bir edayla yürümektedirler ki; gören zanneder, sanki etraftaki insanlar iki yana dizilmiş de onların yaptığı bu gösteriyi seyrediyor. 
Başkalarına kötü örnek olmanın bir başka yolu da; elit, sosyete gruplar oluşturmak ve mütevazı insanlara tepeden bakarcasına, kibirli tavırlara bürünmektir. Okullarımızda ve çeşitli sosyal ortamlarda ortaya çıkan bu sosyete gruplar, cahil kadın ve kızları özendirebilmektedir. 
Ne tuhaftır ki, inandığı için örtünme çabasına girmiş olan kızlarımız da bu garip hallerden uzak kalamamaktadır. Tıpkı hadis-i şerifte tasvir edildiği gibi bu kızlarımız, kocaman topuzlar yaparak, dikkat çekmenin bir yolunu aramakta gibidirler.
Hadis i şerifin –genellikle atlanılan- baş kısmına dönecek olursak, burada Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin söze “sığır kuyruklarından yapılmış kamçılarla insanları dövenlerden” bahsederek başladığını görüyoruz. 
İlk bakışta bu ifade çağımıza uymuyor gibi görünebilir. Evet, bugün ellerine kamçı alıp insanları kırbaçlayan zorbalar yoktur. Ama ellerindeki imkân ve yetkileri kırbaç gibi şaklatarak, insanlara siyasi-ekonomik-psikolojik vb. şiddet uygulayan zorbalar yok mudur? İnsanların bir takım mecburiyetlerinden faydalanarak, onları köle gibi düşük ücretlerle çalıştıranlar… 
Peki, neden Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem bu iki sınıfı aynı hadis- i şerifinde bir araya getirmiş olabilir? Acaba sebep, birinci gruptaki zorbaların haksız kazançlarıyla sağladığı ekonomik imkânların, ikinci gruptaki kadınları ortaya çıkarması olabilir mi? 
Elbette bu sadece bir yorumdur. Tarih boyunca birçok toplumda zalimler ve o zalimlerin imkânlarıyla şımarmış sosyete kadınlar hep olagelmiştir. Çağımızda da haksız kazanç yolları ve maddi şımarıklık son derece çoğalmıştır. Elbette yazımızla kimseyi itham etmiyoruz, herkes kendisini daha iyi bilir. Sadece uyarmak istiyoruz; çünkü hadis i şerifin sonu çok ürpertici… 
Cenab-ı Hak hiçbirimizi bu hadis-i şerifte bahsedilen “Cennetin kokusunu bile alamayacak” olanlardan eylemesin. 
Amin. 

Esra KÜÇÜKAŞÇI


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elhamdülillah Alâ Külli Hal

" Elhamdülillah Alâ Külli Hal - Her Halimiz İçin Allah'a Hamdolsun" SEN'den gelene, gelmeyene; Ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir EYVALLAH ! .. Hz.Mevlana (ks)  

Kıymet Bilene

"Sevdiğin şeylerin sorumluluğunu almazsan, onları kaybedersin..."  Üstün Dökmen

Amin...

Arz-ı hâl etmez dil-i gamdîdemiz dildâre de  Etmesin muhtâc Rabbim yâre de ağyâre de Süleyman Nazif