Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Allah’ın Emirlerine Aykırı Bir İş Yaptığım Oldu mu ?

Halifesi Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri, Şah-ı Hazne’nin yanında ilim icazeti aldıktan sonra bir müddet daha tasavvufî terbiyeye devam etti. Henüz halife olmadığı sıralardaydı. Kendisi şunları anlatıyor: “Şah-ı Hazne’nin ilk halifesi Molla İbrahim’in halife olduğu günlerdeydi. Şah-ı Hazne bana, ‘İbriği al ve benimle gel’ dedi. Ben de denileni yaptım. O önde ben arkada evleri geride bırakarak ilerledik. Neredeyse etrafımızda hiç ev kalmamıştı. Bana, ‘İbriği yere bırak’ dedi. İbriği bıraktım. Herhalde abdest alacak diye düşündüm. Birden her iki kolumu da sıkıca tutarak beni arkadan kucakladı ve şöyle dedi: ‘Allah’a yemin et! Vallahi billahi de! Sana soracağım soruya doğru cevap vereceğine söz ver, yemin et’ dedi. Ben de ne soracaksa doğru söyleyeceğime dair yemin ettim. Bana şöyle dedi: ‘Sen İslâmî ilimlerde icazetli bir âlimsin, söyle bana, bende İslâm’a muhalif bir uygulama oldu mu? Benim, Allah’ın emirlerine aykırı bir iş yaptığım oldu mu? Bak yemin ettin, doğruyu s

Regaip Bolluk Bereket Demektir

Geçen gün ömürdendir Evet; Asr suresinde “Andolsun zamana ki, insan gerçekten büyük bir ziyan içindedir.” buyuruyor Allah Tealâ. Çünkü biz istesek de istemesek de ömür sermayemiz her geçen gün biraz daha eriyor, alıp verdiğimiz her nefeste biraz daha eksiliyor. Fakat ne zamanı durdurmak, ne de ecelimizi ertelemek elimizde olmadığına göre, ömür sermayesinin giderek azalması, neden bizim için bir hüsran olsun? Üstelik sermayenin bir yatırıma dönüştürülmek üzere zaten harcanması, sarf edilmesi gerekmiyor mu? Surenin devamında “Ancak iman edip salih ameller işleyenlerin, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler”in zarara uğramayacakları beyan buyurularak, bu soruların cevabı veriliyor aslında. Hüsran, zamanın ve ömrün geçip gitmesi ile değil, geçip giden bu sürenin değerlendirilememesi, içinin doldurulamaması ile ilgilidir ve her halükârda buzun eridiğini fark edememenin sonucudur. Öyleyse “geçen gün ömürdendir” hakikatini unutmadan, zamanın ve zamandan bir bölüm olması nede