Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Üç Aylara Girerken - Kürşat Salih YAMAN

İslâm dünyasının her şeye rağmen manevi lezzeti kana kana yudumladığı zaman dilimleri vardır ki, bunların en başında Üç Aylar gelir. İçerisine kutlu kandil gecelerinin serpiştirildiği mübarek Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Ve hamd olsun, güzeller güzeli o üç ay yine, bir kez daha doğmak üzeredir.   Sevgili Peygamberimiz s.a.v.'in mübarek dualarıyla şereflenmiş olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, İslâm ümmetinin bir nebze olsun kendini bulduğu, manevi inşanın daha bir ivme kazandığı mümtaz vakitlerdir. Zira bu aylarda coşan ilâhi rahmet ve feyz deryası, müminlerin gönüllerini huzur ve sükûna gark eder. Yediden yetmişe bütün müslümanları kuşatan, kucaklayan ruhanî hava bütün toplumu arındırır, adeta bütün sene boyunca biriken kiri üzerinden silkeler, temizler.  Ayrıca bu aylarda yapılan ibadet ve taat apayrı bir lezzet verir ruh dünyamıza. Şerefelerden yankılanan ezanlardan evimizde pişen yemeğe kadar, her şey daha bir farklıdır sanki.  Efendimiz s.a.v.'in şu ifa

Küçük Günah Hep Küçük mü Kalır ?

Tövbe de sebat etmedikçe ve günahları terk etmedikçe ilâhi yardımı ummak doğru olmaz. Allah’ın rahmet, bereket ve inayeti sonsuzdur ama hesabı ve azabı da şiddetlidir. Kâmil bir tevbe için büyük günahları terketmek lazım geldiği gibi, küçük günahları da terk etmelidir ve günahların hem zahirde hem de bâtında terki gerekir. Hırs, haset, kötü zan, Ümmet-i Muhammed’e karşı kin ve nefret gibi içten işlenen günahları, dıştan işlenen günahlar gibi terk etmedikçe insan günahtan kurtulmuş olamaz. Allah Tealâ: “Eğer siz, yasaklandığınız büyük günahlardan sakınırsanız, diğer kusurlarınızı örter, sizi üstün, seçkin bir yere koyarız.” (Nisa, 31) buyuruyor. İbn Hacer Heytemî k.s. Hazretleri, “Büyük Günahlar” isimli iki ciltlik eserinde dört yüz küsur günah-ı kebairi bildirmiş, hükümlerini arzetmiştir. Küçük günahlar da küçük diyerek fütursuzca işlenirse, büyük günahların vebali içine düşülür. Rasululah s.a.v. Efendimiz, ashabıyla (Allah onlardan razı olsun) bir vadiye geldi. Ashabına o

İnsanlar Dört Kısımdır

Dili yalan ve gıybetten kesmek için boş ve lüzumsuz konuşmaları kesmek lazımdır. Bu haller Allah' la kul arasında perde olur. Şu halde göz, gördüğü herşeye meylettiği gibi mubahlara bakarken harama da bakmayı adet edinir.  Aslında şehvet birdir. Nefis neden lezzet alıyorsa o şehvettir. Söz olsun gıybet olsun... hakeza. Dünya nimetleri içinde mest olmak da böyledir. Dünyalık içinde sevinmek kalbi feyizden keser. Bu kimseler," Ve dünya hayatı ile razı olup onunla mutmain olmuşlardır."(6) ayet-i kerimesinin hükmüne girer. Oysa, bir başka ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:"Halbuki dünya hayatı ahiretin yanında bir yol azığıdır."(7) Bir diğerinde de,"Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlad sahibi olma isteğinden ibarettir..."(8)buyurulmuştur. İşte bunun için nefsi dünya zinetlerinden soğutup sükut ve fikre, ilahi ilham, taat ve ibadete alıştırmak için terbiye etmek lazım gelir. Hati

İyi Olup Fena Sayılmak

Günahlar içinde yolunu kaybetmiş olan bir kimseye Allah’ın yardımı yetişti, tövbe nasip oldu. O da dervişlere karıştı. O sohbetin etkisiyle ne kadar kötülükleri varsa iyiliğe döndü, nefsinin bütün arzularından vazgeçti. Fakat halkın dilinden bir türlü kurtulamadı. Onun doğru yola girip nefsini ıslah ettiğine bir türlü inanmıyorlar, hâlâ günahlar içinde bulunduğuna ve şimdiki iyi halinin bir gösterişten ibaret olduğuna inanıyorlardı. Tövbeyle Allah’ın kahrından kurtulursun, fakat halkın dilinden asla kurtulmaya çare yoktur. Halkın böyle dil uzatmasına tahammül edemedi ve durumu şeyhine söyledi. Şeyhi ağlayarak dedi ki:  “Halkın senin hakkındaki düşüncelerinden daha iyi bir halde olduğun için ne kadar şükretsen azdır. Seni öldürmeye kalksalar ya da kötülüğünü dileseler de kötülük düşünenler beni kötülüyor, diye asla şikâyet etmeyesin. İyi olup fena sayılmak kötü olup da iyi görünmekten iyidir. Ama, gel, bir de beni gör. Herkesin, hakkımdaki düşüncesi son derece iyi olduğu halde be