Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Efendim(sav) 'den...

Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:   “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Müslümanın, müslüman üstündeki hakkı beştir: “Selamını almak, hasta ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icâbet etmek, hapşırırca yerhamükallah demek.” Buhari, Cenâiz 2; Müslim, Selam 4,(2162); Ebu Dâvud, Edeb 98, (5030); Tirmizî, Edeb 1, (2738); Nesâî, Cenâiz 52, (4,52).

Bismillahirrahmanirrahim

Bismillahirrahmanirrahim "Her ne zaman onlar savaş çıkarmak için bir yangın tutuşturdularsa Allah onu söndürdü. Sırf fesat çıkarmak için dünyanın her tarafında koşup dururlar. Allah ise müfsitleri (bozguncuları) sevmez." Kuran-ı Kerim, (Mâide Suresi, 5/64) [52]

Rızabillah Olmak

 “Kendisinden razı olandan Allahü Tealâ da razıdır. Allah’ın takdirine rıza, evliyanın şanındandır. Sevgiliden gelen bela bahşiştir. Bahşişi kabul etmemek hatadır. Allah Tealâ’nın yaptığında hayır vardır, O’nun yaptığı en güzeldir.” . Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

Sevgi Baht Olmuş Ezelden Bize...

Alaaddin Attar (k.s) anlatıyor: Şâh-ı Nakşibend hazreteleri beni kabul edince, kendilerini o kadar sevdim ki, sohbetlerinden ayrılamayacak hâle geldim. Bu halde iken, bir gün bana dönüp; "Sen mi beni sevdin, ben mi seni sevdim?" buyurdu. "İkrâm sâhibi zâtınız, âciz hizmetçisine iltifât etmelisiniz, hizmetçinizde sizi sevmelidir" diyerek cevap verdim. Bunun üzerine: "Bir müddet bekle, işi anlarsın" buyurdu. Bir müddet sonra, kalbimde, onlara karşı muhabbetten eser kalmadı. O zaman; "Gördün mü; sevgi bizden midir, senden midir?" buyurdu. Beyt: "Eğer mâ'şûktan olmazsa muhabbet âşıka, Âşığın uğraşması mâ'şûka kavuşturamaz aslâ"

~Zayıf Olanın Yanında~

  Kimsesiz, yoksul ve yetimlere sahip çıkmak, onlara şefkat göstermek mücellâ dinimiz İslâm’ın şiarlarındadır. Müslümanlar yaşadıkları beldelerde insanlar sıkıntıya düşünce onların yardıma koşarlar. Ellerinden geldiğince her türlü ihtiyaçlarını giderirler. Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. fakir ve kimsesizlere sahip çıkar, onları korurdu. Fakirlere, fakirliğin sebep olabileceği ezikliği ve zilleti unutturacak şekilde yakınlık gösterirdi. Onlarla birlikte bulunmayı tercih ederdi. Bir topluluğa girince önce fakirlerin yanına gider, gönüllerini alırdı. Zaten Efendimiz’in yaşayışı ve aile hayatı da onlardan farklı değildi. Hep sade yaşamayı tercih etti. Şöyle dua ederdi: “Allahım, beni fakir olarak yaşat, fakir olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de fakirlerle birlikte haşret.” (İbn Mace; Heysemî) Hz. Aişe validemiz r.anha; – Ey Allah’ın Rasulü, niçin böyle dua ediyorsunuz, diye sorunca da şöyle cevap vermişti: – Çünkü onlar cennete zenginlerden kırk yıl önce gire

~Tartışma Hastalığı~(Biraz uzun ama bi o kadar da kıymetli bir konu)

Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: "Müslüman, kardeşinin aynasıdır; kardeşinizde bir yanlışlık gördüğünüzde, ona yüklenmeyin; onu irşad edin; ona nasihatta bulunun ve onunla iyi geçinin. İhtilaftan sakının."   Sözler ve sesler hiçbir dönemde olmadığı kadar çoğaldı. Her yanımız konuşan insanlarla dolu. Üstelik, çok konuşanların tavırlarından her şeyi bildikleri intibası da uyanıyor. Birbirlerinden farklı konuşsalar bile böyle. Nasreddin Hoca yaşasaydı, herhalde “Sen de haklısın!” sözünü en çok kullanacağı zamanları görmüş olurdu. Çünkü herkes haklı görünüyor. “Yoğurdum ekşi” diyen yok. Gerçekten herkes her şeyi biliyor mu artık? Ne kadar mevzu varsa, bilgisi, ilmi bu insanların zihninde mi gerçekten? Elbette mümkün değil. Fakat şartlar öyle görünmeye zorluyor insanları. Bugünün geçer akçesi biliyor görünmek. Bilmiyor görünmeyi kabullenmek, bilmiyorum demek çok zorlaştı. Haliyle biliyor olmanın iddiasını sürdürmek için de sürekli mücadele etmek şart oldu. Diksiy