Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seyyid Muhammed Raşid (k.s) Hz'nin Afyondaki Son Sohbeti...

Bismillahirrahmanirrahim Ellhamdülillahi rabbil âlemîn. Vessalatü vesselamü alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmain. Allah (c.c.) biz Müslümanlar'a büyük nimetler bahşetmiştir. Bu nimetlere çok şükretmemiz lazımdır. Bu nimetlerin birincisi ve en önemlisi Allahü Teala'nın bizi İslâm'la şereflendirmesidir. Bu nimete karşılık Allah'a çok ibadet etmemiz icab eder. Zaten namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, sadaka vermek gibi ibadetler de Allah'ın bize dünyada bahşettiği en büyük nimetlerden değil midir? Bu ibadetlere karşılık Allahü Teala(c.c.) Müslümanlara cenneti ve içindeki nimetleri hazırlamıştır; orada ebedi olarak kalacaklardır. Buna göre ibadetlerimizi arttırmamız gerekir. Allahü Teala (c.c.) bize hidayet yolunu göstermekle büyük bir lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Kafirler bu lütfu Rabbani'ye icabet etmediklerinden dolayı onlara ebedi cehennem ateşi ve azabını hazırlamıştır. İnsan şöyle bir düşünse, parmağını tuttuğu bir mum alevinin ver

~Dua Eden Bilir~

DUALAR NEDEN GEÇ KABUL OLUR VEYA BAZEN KABUL OLMAZ ? Cenab-ı Hakk mahşerde huzuruna getirilen bir kula hitaben; - Ben sana bütün ihtiyaçlarını bana arz et, benden başkasına ihtiyaç arz etme buyurmadım mı? dediğinde: - Evet Yarabbi, ben de ihtiyaçlarımı hep zatına arz etmiştim… diye cevap verip bazı duasının kabul edilmediğini belli etmesi üzerine Hakk Teâlâ: - Ben senin her duana icabet ettim, her istediğini verdim. Bazısının icabet eserini bu güne bırakarak senin için sakladım. Şimdi onu al, gözün aydın olsun, der. O kulun icabet eseri olarak gözler görmedik nimetleri müşahede ettiği anda: - Ne olaydı, dualarımın hiçbiri dünyada kabul edilmeseydi de icabet eserlerini burada görseydim! diyerek esef edeceğin hadis-i şerif de bildirilmiştir. Şu halde icabette acele etmek hikmete uymadığı gibi, her duanın kabulünde acele edilmedikçe kabul hedefine ulaşacağı Peygamber Efendimiz s.a.v tarafından haber verilmiştir. “Günahkârların inlemesi, âbidlerin tesbihinden daha s

~İyiye Doğru~

Emri bi’l-maruf ve nehyi ani’l-münker, yani iyiliği emredip kötülükten alıkoymak, mücella dinimiz İslâm’ın temel esaslarındandır. Fert yahut toplum olarak iyiliği yaymak, kötülükleri de ortadan kaldırmak müslümanların en belirgin özelliklerinden biri dir. Cenab-ı Mevlâ müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyl e buyuruyor: “Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte, bunlar salih insanlardandır.”  (Âl-i İmran, 114) Ferdin ve toplumun huzuru için insanların H ak ve hakikatle irtibatının sağlanması ve korunması, ihmal edilemeyecek kadar önemli bir vazifedir. Bu konuda hiç kimse ‘bana ne’ diyemez, dememelidir. Her müslüman sorumluluk şuuruyla gücü nisbetinde bu ilahî görevi yerine getirmelidir. Hiç kimse için bir şey yapamıyorsa dahi evlad ü iyali için çaba göstermeli, sözleri kifayetsizse dahi hal hareketiyle, ahlâk güzelliği ile örnek olmalı, özendirmelidir. İyilik ve kötülük (İslâmî tabirle maruf ve münker)