Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

~Haramdan Sakınmak Önce Gelir~

  Allah Tealâ ayet-i kerimede: “Ey iman edenler! Allah’a ittika edin ve O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda mücahede edin ki felaha eresiniz.” (Maide, 35) buyuruyor. Bu ayet-i celilede ihtimam göstermemiz, dikkatle üzerinde durmamız gereken üç şey var: Bunlardan birincisi Allah’a ittikadır. Yani Allah’ın cezasından, azabından korkup, haramdan, günahtan, çirk in işlerden sakınmak; şayet bir günaha düşüldüyse hemen tevbe etmektir. Haram nedir? Allah Tealâ’nın “yapmayın” diye emrettikleridir. İçki içmeyin, gibi. “Yapın” diye emrettiklerini yapmamak da haramdır. Namaz kılmak gibi. Yani haram, yapılması veya yapılmaması kesin olarak yasak olan işlerdir. Ayet-i celilede dikkat çekilen ikinci husus ise, Allah’a yaklaşmaya vesile aramaktır. Yani sadece, ben iman ettim ve Allah’tan korkarım, demekle yetinmeyip, O’na yaklaşmayı mümkün kılan bütün fırsat, yol, sebep ve vasıtalara tevessül etmek, sıkı sıkıya sarılmaktır. Üçüncüsü mücahede etmektir ki, nefs , şey

Efendim...(sav)

İnnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhıreti ve eadde lehum azâben muhînâ(muhînen). "Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır."                                                                                              (Ahzab 57)  

İmtihanlar diyarında dua ve sabırla yürümek...

  Dünya… Türlü çilelerle insan neslinin sınandığı en zorlu mekan… Belki de ona imtihanlar diyarı demeliyim. Çünkü burada yaşanan musibet ve belalar, muson yağmurları kadar etkili olur. Bazen öyle yağar ki etraf sele döner; hem de her önüne geleni götürecek kadar azgın bir sele… Dedik ya; burası imtihanlar diyarı. Herkes farklı şekillerde imtihan oluyor. Her âdemin farklı çilesi var bu diyarda. Kimi açlık, kimi korku, kimi malı veya canıyla imtihan ediliyor. Rabbimiz bu gerçeği; “Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz”[1] diye teyit etmektedir. Hele hele mü’min iseniz, yani inanıyorsanız bu musibetler size öz anneden kardeş gibidirler. Yanınızdan asla ayrılmaz, sizinle uyur sizinle uyanırlar. Çünkü mü’min olmak, diğer bir ifadeyle cennete talip olmak türlü sıkıntı ve çileyi peşinen kabullenmek anlamına gelir. Çünkü Allah müminlerin, canlarını ve mallarını, cennet karşılığında satın almış[2] ve buyurmuştur ki;

~Deryadan İnciler~

*Sâdât-ı kiramın önde gelenlerinden İmam Cafer-i Sadık k.s. şöyle der: *Namaz takva sahiplerinin yakınlık sebebidir. *Hac ise tüm zayıf, güçsüz olanların cihadıdır. *Bedenin zekâtı oruçtur. *Amel etmeksizin dua eden kimse yaysız ok atan kimse gibidir. *Rızkınızın size ulaşmasını sadakatle isteyin. *Mallarınızı zekâtla koruyunuz. *İktisat eden, tutumlu davranan fakir düşmez. *Tedbir geçimin yarısıdır. *Kim anne ve babasını üzerse itaat etmemiş sayılır. *Her kim musibet anında ellerini dizlerine vurur dövünürse, kazandığı ecri boşa çıkar, kaybolur. *Hiç şüphesiz Allah Tealâ musibet miktarınca sabır indirir. *Rızkı da geçimi sağlayacak derecede verir. *Her kim maişetini ölçülü şekilde sağlar, israfa kaçmazsa Allah o kimseye rızıklar ihsan eder. *Her kim de saçıp savurur, israf ederse Allah ona rızkını daraltır, onu mahrum eder. Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ / Semerkand Dergisi

Bir Baba Olarak Kimi Örnek Aldım?

  Bir baba olarak, çocuklarımla ilişkimde onları hiçbir zaman ve hiçbir meselede "plastik bebek" olarak görmedim. "Siz bir kenarda durun, bir şeye karışmayın!" demedim. Tam tersine, kızımı da oğlumu da hayatın içine çekmeye çalıştım. Amacım, adam yerine konduklarını hissettirmekti... Dikkatimi çekiyordu çünkü... Bakıyordum, kızım veya oğlum en çok neye seviniyor, en çok ne zaman memnun oluyor? Ve anlardım ki çocuklarım, adam yerine konulduğunda çok seviniyor. Mesela kendi mesleğimden örnek vereyim. Gazeteci-yazar bir babaydım. Evin her tarafı kitaplarla doluydu. Bazen hanım kızardı, "Efendi, bunca kitabı nereye koyacağız? Üstelik tozlanıyor da!" "Aman hanım" derdim, "kitaplarıma laf etme; sigara getirsem daha mı iyi..." Tabii çocuklarım da kitapların, dergilerin içinde büyüdü. Yazdığım makaleleri ve kitapları evvela çocuklarıma okutur, onların fikrini alırdım. Bir roman yazmaya başlamıştım, yirmi sayfa kadar olunca...